11 Temmuz 2013 Perşembe

Yoksa onu unuttuk mu? Şerbet

Lohusa Şerbeti

Konuklara ikram edilen, özel günleri tatlandıran, yaz aylarını serinleten şerbetleri unuttuk mu yoksa? Sırtında şıkırdayan ibriğiyle “Şerbeeet!” diye bağıran şerbetçileri de görmez olduk sokaklarda. Öyleyse şerbeti yâd edelim mi kısacık bir yazıyla?   

Doğu Akdeniz, Orta Doğu ve Orta Asya’daki İslam toplumlarında keşfedilen şerbet, Osmanlı mutfağında muhteşem lezzetlere kavuştu. Ülkeyi ziyarete gelen İngiliz seyyahlar ve sefirler, bu büyülü içeceği ‘sherbet’ adıyla ülkelerinde tanıttı. Şerbete İtalyanlar ‘sorbetto’, Fransızlar ise ‘sorbet’ dediler.

Çiçekli ve baharatlı lezzet  
Şölen sofralarını tatlandıran şerbet, özellikle Topkapı Sarayı’nın mutfağında binbir çeşide ulaştı. Gül, zambak, menekşe, fulya, yasemin, muhabbet, iğde ve nilüfer çiçekleri tadını ve kokusunu verdi. Bal, şeker, meyve çeşitleri ve baharatlar çeşnisi oldu. Usta kuyumcuların elinden çıkmış şerbetliklerde yapıldı sunumu. En güzelinden altın, gümüş ve billur kaplara yakıştı.     

Hem sarayda hem de halk arasında çok sevilen şerbet, yaşamın en özel anlarında yer aldı. Padişah çocuklarının doğumunun ardından kutlamaya gelen konuklara ikram edildi. Sünnet törenlerinde, nişan ve düğünlerde tatlı aromasını bıraktı ağızlara. Bu gelenek bugün halen sürüyor Türkiye’de. Ve gülüşerek ev sahiplerine sesleniyor konuklar: “Şerbetleri ez getir, sofralara tez getir.”    

Lohusa Şerbeti tarifi
İki litre suya, 150 gram kırmızı şeker (Loğusa şekeri), bir buçuk su bardağı toz şeker, altı çiçek karanfil, üç çubuk tarçın tencerede 20 dakika kaynatılır. Buzdolabında soğutulduktan sonra servis yapılır.

Afiyet olsun…  

Not: Kırmızı şeker aktarlardan satın alınabilir. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder