12 Temmuz 2013 Cuma

Tutkulu heykeller ve Auguste Rodin

Auguste Rodin’in sanat sahnesinde göründüğü yıllarda, entelektüel çevreler fotoğraf makinesinin bulunmasıyla sarsıntı içerisindeydi. Görsel sanatlar geleneksel anlayıştan uzaklaşmaya başlamış, doğanın taklidi sorgulanır olmuştu. İzlenimci etkilerin kendini gösterdiği 1870’lerde Pisarro, Renoir, Sisly ve Monet’in birbirine geçişli dağınık vuruşları belirgindi. İzleyen yıllarda Cezanne kübizmin işaretlerini vermiş, Picasso Avignonlu Kadınlar için tuvalinin karşısına geçmişti. 

Calais Burjuvaları

Heykelin akademik etkilerden kurtuluşu
Rodin, heykel sanatını döneminin yoğun akademik etkilerinden kurtardı ve modellerini süsten arındırdı. Anıtsallığın yerini insani etkilerin aldığı çalışmalarında, trajedinin en başarılı örneklerini ortaya koydu. Duygu ve tutkunun birleşerek enerjiyle fışkırdığı heykelleri, kişilikleri ve öyküleriyle var oldu. Çağdaşları içerisinde Rodin, endüstrileşmenin etkisinde hem çağından bağımsız hem de çağıyla hesaplaşma içerisinde bir çizgi izledi. Ölüm, kader, kuşku, acı, mücadele… Gerilimli konular tunç, mermer, alçı malzemelerde usta heykeltıraşın yeteneğiyle hayat bularak yükseldi.

Taklit sanatını kınayan Rodin doğayı bir ülke gibi tanımlıyordu: “Doğa, ölü ve canlı her şeyin dışında, kuralları insanlar tarafından belirlenmemiş bir ülkedir; zarafet ve güzelliğin kaynağıdır” demişti.

Camille ile tanışma
Camille Claudel, 1883 yılında, bir grup genç kadın sanatçıyla birlikte Rodin'in atölyesindeki heykel derslerine katılmaya başladı. Ve büyük aşk böyle başladı. Üstün yetenekli, etkileyici genç bir kadındı. Tekniğinin Rodin'den üstün olduğu söylense de Camille Claudel, daima Auguste Rodin’in gölgesinde kaldı. Hatta kimi sanat tarihçileri Rodin’in heykellerinin bazılarının aslında Camille’nin elinden çıktığını iddia ederler.

Auguste Rodin, 77 yaşında öldü. Aşkın nihayetinde bir akıl hastanesine sürüklediği Camille’nin değil, sevdiği bir başka kadın olan Rose’nin yanında sonsuzluğa uyumayı tercih etti. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder