17 Ocak 2014 Cuma

Hat sanatında harfler ve ekoller

İslam güzel sanatlarının en önemli kollarından biri güzel yazı, hat sanatı. Farklı yazı şekillerinde ortaya çıkan birbirinden farklı ekoller yazı sanatına zenginlik ve görkem kattı.

Kur’an-ı Kerim’de Kalem Suresi’nin birinci ayetinde, “Nun ve’l-kalemi ve ma yesturun” ifadesi geçer. Anlamı: “Hokka ile kalemi, kalemle yazdıklarını şahit tutarım ki.” Hokka ve kaleme verilen değer, bunlar kullanılarak oluşturulan hat sanatına da yansır.


Aklam-ı sitte’nin doğuşu
Dördüncü Halife Ali zamanında ilerlemeye başlayan yazı sanatı, başkent Kufe’den yola çıkarak Kufi adını alır. Zamanla Kufi’nin sert köşeleri kaybolmaya başlar ve Hattat İbn Mukle, İslam yazı sanatını kurallara bağlama çabasına girişir. Böylelikle aklam-ı sitte denilen yazılar doğar: Muhakkak, reyhani, sülüs, nesih, tevki, rika.

Reyhani çiçeklerine benzeyen
Kufi’den çıkan ilk yazı muhakkak’ın kelime anlamı, “şüpheli bir yeri kalmamış, sağlam söz ve sağlam dokunmuş kumaş.” Muhakkak, özellikle Kur’an yazımında kullanılmış. Muhakkak’ın kurallarına göre yazılan fakat daha küçük boyutlardaki yazının adı ise Reyhani. “Reyhana mensup” anlamına gelen Reyhani, muhakkak’ın üçte biri küçüklükte. Tümü olmasa da harflerin çoğu reyhani çiçeğini andırıyor. Zamanla yerini nesih ve sülüs’e terk ediyor. 



Sülüs, “Yazıların anası”
“Üçte bir” anlamını taşıyan sülüs’te harflerin üçte iki kısmında düzlük görülürken üçte bir kısmında meyil fark edilir. Muhakkak’a göre sülüs’te yuvarlaklar daha fazla göze çarpar. “Yazıların anası” denilen sülüs, levhadan kitap başlığına kadar her yere yakıştırılmış. Emevilerin son dönemlerinden başlayarak günümüze kadar tüm İslam dünyasında en yaygın kullanılan yazı stili olmuş.

“Bir şeyi oldurmak” anlamını taşıyan tevki, sülüs’ün biraz daha küçüğü ve daha az özen gösterilerek yazılanı. Bir başka harfle birleşmeyen elif, re, vav gibi harfler tevki’de birbirine bağlanabiliyor. Padişahların buyruklarının üzerine çekilen tuğranın adı da tevki.

Deri ve kağıt parçalarına rıka denmekle birlikte bunların üzerine hızlı bir şekilde yazılan yazılara da rıka denmiş. Tevki’nin kurallarına bağlı, fakat ondan daha küçük boyutlarda yazılan rıka hızlı yazmaya çok uygun. Mektup ve edebi düzyazılarda rastlanan, günlük yaşama uygun bir yazı stili. Kaynağı kufi’ye dayanan siyakat, daha çok resmi yazışmalarda kullanılıyor ve herkes tarafından kolaylıkla okunamıyor. 


Kırlangıç kanatlarının uçuşu
Aklam-ı sitte’den sonra yazı dünyasına katılan nestalik, kırlangıç kanatlarının yayvan uçuşlarını andırır. İran kökenli bir yazı olan nestalik’te, “asma, asılma” kelime anlamında da olduğu gibi harfler birbirine asılı dururmuş gibi bir görünüm sergiler. Türk hattatları kendi sanat anlayışları doğrultusunda, İran’dan farklı bir nestalik ekolü oluşturur. Öncülüğü Yesari ve onu izleyen yıllarda oğlu Yesarizade gerçekleştirir.

Ferman, berat, tayinleri bildiren evraklar gibi resmi devlet kayıtları divani ile yazılırdı ve üzerinde padişahın imzası olarak tuğra bulunurdu. Divani’nin Fatih döneminde yaşamış bir hattat olan İbrahim Münif tarafından keşfedildiği düşünülse de yazının o dönemdeki olgunluğu varlığının daha eskilere dayandığını ortaya koyuyor. 16. yüzyılda Hattat Tacuddin tarafından geliştirilen Celi Divani, “divani’nin irisi.” Divani’nin en güzel şekli, 19. yüzyılda Bab-ı Ali’de yazılmış.

Osmanlı hattatlarının buluşu olan rık’a, yuvarlaklığı az, düzlüğü çok bir yazı. Harekesi olmayan rık’a, kolay ve hızlı yazma amacıyla oluşturulmuş. Sarayda ortaya çıkan bu yazı, günlük yaşamın her alanında kendine yer bulmuş.*

*Osmanlı Hat Sanatı Tarihi, Ali Alparslan, YKY

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder