Ebru,
renklerle suya yazılanın kağıda geçirilmesi. Bu sanatın ilk kez hangi tarihte
ve ülkede yapıldığı tam olarak bilinmese de ebru, buram buram Doğu kokuyor.
Çiçek desenli bir ebru çalışması |
İpek Yolu üzerinden yola çıkan ebru, İran’ı geçerek Anadolu’ya varıyor. Zamanla İstanbul’da, usta-çırak ilişkisiyle gerçek olgunluğuna kavuşuyor ve büyüleyici bir sanat dalına dönüşüyor.
Ebru
hakkında Türkçe kaleme alınmış bilinen en eski eser, 1615'ten sonra yazılan
Tertib-i Risâle-i Ebrî adlı yazma kitapçık. En eski ebru olarak ise
Gürcistan’da yazılmış, 1554 tarihli, üzerinde Mâlikî Deylemî’ye ait bir
kıt’anın bulunduğu bir ebru gösteriliyor.
Ebru sanatından bir örnek |
Ebru
yapımında eskiden beri toprak boya kullanılıyor. Hatip Ebru, 18’inci yüzyılda
Ayasofya’nın hatibi olan Mehmed Efendi tarafından bulunmuş. Yazık ki Mehmet
Efendi, Hocapaşa’daki evinde çıkan yangında eserlerini kurtarmak isterken
yanarak yaşamını yitirmiş.
1829
yılında doğan Hezarfen Edhem Efendi’nin yaptığı ebrular da dillere destan olmuş,
sanatçının namı Sultan Abdülaziz’e kadar ulaşmış. Sultan, saraya davet ettiği
ufak tefek sanatçıyı görünce hayretini “Bunları bu adam mı yapıyor?” sözleriyle
dile getirmiş. Necmeddin Okyay ile birlikte Türk ebrusu, renk renk lale,
karanfil, hercai menekşe, gelincik, gonca gül, kasımpatı, sümbül açmış.
Türk sanatına çiçekli ebruyu kazandıran Necmeddin Okyay |
Ruha işleyen ebru sanatı, suyun verdiği huzurdan ve boyalarının özündeki topraktan besleniyor. Buna emek ve sabrın da eklenmesiyle estetik değerleriyle müthiş bir sanat hayat buluyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder