29 Aralık 2013 Pazar

Savaşa karşı tavrına rağmen sürekli savaşların ortasında kaldı

Pablo Picasso doğduğu gün ölümle yüzleşti. Bebeğin öldüğünü düşünen ebe, tüm ilgisini annenin sağlığına yöneltti. Doktor olan amcası Don Salvador, soğukkanlılığıyla son anda kurtardı Picasso’yu.

Sanat yeteneği çok küçük yaşlarda keşfedildi, söylediği ilk sözcük, “Piz” olmuştu. Piz, İspanyolca kalem anlamına gelen Lapiz’in kısaltılmışıydı. 

Avignonlu Kadınlar

Picasso savaşa karşı tavrına rağmen sürekli savaşların ortasında kaldı: İspanya Halk Savaşı, Birinci ve İkinci Dünya Savaşları. Yaşamının ilk yıllarında sanatı ‘Mavi Dönem’ ve ‘Pembe Dönem’ olmak üzere iki tarzda şekillendi. Gökyüzünün rengi mavi, çocukluğundan beri en sevdiği renkti ve bunu güçlü duygularını, hüznünü ifade etmekte kullandı. Pembe Dönem’de renkten çok çizgi ve desen kullanımına önem vermeye başladı. Kompozisyon tercihi daha estetikçiydi. Desenlerinde cambaz ve soytarı figürleri ağırlık kazanmaya başladı, sirk insanları yeni kahramanlarıydı.

Geometrik şekilleri ağırlıklı olarak kullandığı tablolarında nesneler, geometrik formlar oluşturacak şekilde basitleştirilmiş ya da geometrik şekillere bölünmüştü. Uzaydaki üç boyutlu bir cismi iki boyutlu yüzeye aktarma çabasıyla Picasso, şekilleri yanal yüzeylerine bölüştürüp her birini iki boyutlu yüzeyde göstermeye çalıştı.

Guernica

1937 yılında yaptığı Guernica, Picasso'nun en ünlü eseri oldu. İspanya İç Savaşı sırasındaki Alman bombardımanını sembolize ettiği tabloda, acı çeken insanlar ve hayvanlarla kaos içindeki yıkılmış binaları betimledi. 

II. Dünya Savaşı sırasında Nazi işgali altındaki Paris'te yaşarken atölyesinde, bir Alman subayı tarafından sorgulandı. Nazi subayının Guernica'yı işaret ederek “Bunu siz mi yaptınız?” sorusuna “Hayır, siz yaptınız” cevabını vererek tarihe geçti.

Garçon a la Pipe

Picasso 1973 yılında, 92 yaşında hayata veda etti. Garçon a la Pipe adlı eseri, 4 Mayıs 2004'te 104 milyon dolara alıcı buldu. 

27 Aralık 2013 Cuma

Şiirlerini, “Burçlarında gardiyanların ejderha gibi dolaştığı” cezaevinde yazdı

Sabahattin Ali, genç yaşta cezaevinin yüksek ve soğuk duvarlarıyla tanışmış bir edebiyatçı. İşsizlik ve parasızlık içinde geçen ömrü bir nisan gecesi Bulgaristan sınırındaki ormanlık alanda son buldu.

Sabahattin Ali

Anadolu insanına yaklaşımıyla edebiyata yeni bir boyut kazandıran Sabahattin Ali, toplumda ezilen insanların acılarını dile getirdi. 1937'de yayımlanan Kuyucaklı Yusuf romanı, gerçekçi Türk romanının en özgün örneklerinden biri oldu.


Konya Cezaevi’nde sonra Sinop Cezaevi’nde tutuklu kaldı. Evliya Çelebi’nin “Burçlarında gardiyanlar ejderha gibi dolaşır. Oradan mahkum kaçırtmak değil, kuş bile uçurtmazlar” sözleriyle anlattığı Sinop Cezaevi’nde, “Dışarıda deli dalgalar/Gelip duvarları yalar/Seni bu sesler oyalar/Aldırma gönül aldırma” dizeleriyle tanınan Hapishane Şarkısı 5 adlı şiirini yazdı.

Sabahattin Ali'den başka Nazım ve Necip Fazıl'ın da yattıkları Sinop Cezaevi 

Mizah dergilerinde çıkan yazıları dolayısıyla üç ay hapis yattı. Bir başka dava nedeniyle son olarak Üsküdar’daki Paşakapısı Cezaevi’nde de yattı. Cezaevinden çıktıktan sonra yazmayı bırakıp kamyon şoförlüğü yapmaya başladı. Yurt dışına gitmek istese de başarılı olamadı. Bulgaristan'a kaçmak isterken sınırda, bir kaçakçı tarafından öldürüldü.

Sabahattin Ali’nin pek çok şiiri bestelendi ve söylendi: Sezen Aksu tarafından Çocuklar Gibi, Nükhet Duru tarafından Eskisi Gibi, Zülfü Livaneli tarafından ise Leylim Ley. 

23 Aralık 2013 Pazartesi

“Seni kim bulursa başına bela gelsin!”

Antik, telli bir çalgı olan lir, arp ailesinden gelir. Tarihi M.Ö. 9’uncu yüzyıla kadar gider. Kythara ile karıştırılsa da daha küçük ve ayaksızdır. U harfi formuyla ağaçtan oyulmuştur. Parmaklarla çalınan lir, kucakta iki diz arasında tutulur. Lirin en ilkel formu kaplumbağa kabuğundan olandır. Yarım küre şeklinde, içi boşaltılmış kaplumbağa kabuğunun iki ucuna karşılıklı olarak yerleştirilen üç kirişin gerilmesiyle ortaya çıkmıştır.

Charles Paul Landon, Orphee

Antik Yunan'da liri Hermes'in bulduğuna, kardeşi Apollon'a hediye ettiğine inanılırdı. Helenistik dönemde ozanların ve düşünürlerin sembolü lir, sonradan lirik düşüncenin de çıkış kaynağı oldu. 14’üncü yüzyılda şairlerin şiirlerine tatlı sesiyle eşlik etti, 18’inci yüzyılda ‘lir motifi’ adıyla ahşap bina duvarlarını süsledi. Antik Yunan’dan Keltlere, Eski Mısır’a kadar uzanan geniş bir kültür coğrafyasında büyülü sesiyle kulakları şenlendirdi.

Bartolomeo Manfredi, Apollon ve Marsyas

Lirli efsanelerden biri Anadolu'da, Kral Midas'ın huzurunda yaşanır. Bir gün bir kaval bulan Athena, onu öttürerek eğlenmeye başlar. Athena’yı kaval çalarken görenler yüzünün aldığı şekle gülerler ve alay ederler. Buna çok öfkelenen Athena elindeki kavalı fırlatıp atarken “Seni kim bulursa başına bela gelsin!” der.

“Eşek kulaklı müzikten ne anlar?”
Babası iyi bir müzisyen olan ve iyi bir müzik kulağına sahip Marsyas kavalı bulur. Büyülü sesi öyle hoşuna gider ki yanına alır. Zamanla çaldığı kavalla büyük şöhret kazanır. Bunu duyan Apollon biraz da kıskançlıkla Marsyas’ı yarışa davet eder. Kral Midas bu yarışa şahitlik edecektir. Apollon liri, Marsyas ise kavalıyla yarışmaya katılırlar. Marsyas’ın kavalından öyle muhteşem bir müzik duyulur ki etraftaki herkes büyüsüne kapılır. Bunun üzerine Midas, Marsyas'ın Apollon'u geçtiğini ve yarışmayı kazandığını ilan eder. Karara sinirlenen Apollon, “Eşek kulaklı müzikten ne anlar?” diyerek Midas'ın kulaklarını eşek kulağına çevirir. Öfkesi dinmeyince Marsyas'ı da bir ağaca bağlar ve derisini yüzerek öldürür.

Kapadokya

Erciyes, Hasandağı, Güllüdağ’ın püskürttüğü lav ve küllerin oluşturduğu, 60 milyona varan geçmişiyle doğa ve tarih harikası Kapadokya. Başta Nevşehir gelmek üzere Kırşehir, Niğde, Aksaray ve Kayseri, Kapadokya bölgesini oluşturuyor. 

Binlerce yıllık geçmişiyle Peribacaları

Kapadokya’da, tarih boyunca vadi yamaçlarından inen sel sularının, rüzgarın aşındırmasıyla tüflerden oluşan yapılar ortaya çıkmış. Daha çok Ürgüp civarında bulunan şapkalı peribacaları, doğaüstü varlıklara aitmişçesine esrarlı bir havaya bürünmüş. Konili, mantara benzeyen, sütunlu, sivri görünümlü başka başka yeryüzü biçimleri…

Dünyada başka örneği bulunmayan yer altı şehirleri Kapadokya’nın en önemli kültür varlıklarından. Yaşanan şiddetli depremler, yangınlar, soğuk kışlar ve kavurucu sıcaklar, Anadolu insanının doğanın imkanlarını değerlendirerek kendine güvenli barınaklar sağlamasına neden olmuş. 

Kapadokya'da balon seyahati yapabilirsiniz

Kayalara oyulan evler ve kiliseler, bölgeyi Roma baskısından kaçan Hristiyanlar için eşsiz bir sığınak haline getirmiş. Hristiyanlığın yaygınlaşmasıyla manastırlar gelişmiş, peribacalarının içlerine evler ve kiliseler oyulmuş. Bölgede 250’den fazla kilise bulunuyor: Tokalı Kilise, Yılanlı Kilise, Aziz Basil Şapeli, Karanlık Kilise, Elmalı Kilise ve Çarıklı Kilise...

Kapadokya bölgesinde el sanatları  çok yaygın

Selçuklu uygarlığı sağlam ve bakımlı yolları, taş köprüleri, kervansarayları, cami, medrese, kütüphane, hamam ve saray yapılarıyla bölgede çok güçlü bir kültürün temellerini atıyor. Osmanlı yönetiminin ilk yılları Kapadokya’da barış içinde ve sessizce sürüyor. Özellikle 18’inci yüzyılda Damat İbrahim Paşa eliyle önemli imar faaliyetleri gerçekleştiriliyor. Kapadokya bölgesi, Hacı Bektaş-i Veli’ye ait efsanelerle örülü. Neredeyse etrafta bulunan bütün tarihi yapılar için bir efsane mevcut. Kayalara oyulmuş geleneksel Kapadokya evleri ve güvercinlikler yörenin özgünlüğünü dile getiriyor. Kesme taştan inşa edilen ve 19’uncu yüzyıla tarihlenen bu evlerde taş işçiliği mimari bir gelenek halini almış.

Özellikle kışın, karın beyaz örtüsünün altındayken başka bir gezegene aitmiş izlenimini veriyor Kapadokya. 

2 Aralık 2013 Pazartesi

Koyu bakışlarıyla hüzün dolu bir 'Madam Butterfly'

Maria Callas'ın ‘90. doğum günü’ için hazırlanan doodle, onu daha önceden tanımayanları da hakkında bir şeyler okumaya itti. Maria Callas, 2 Aralık 1923’te, ABD'de doğmuş Yunan soprano. 

Maria Callas

Atina'da İspanyol soprano Elvira de Hidalgo'nun öğrencisi olan Callas, kariyerine Yunanistan Ulusal Operası'nda küçük bir rolle başladı. Madam Butterfly ve Tristan und Isolde ile tanındı. İlk yıllarında Wagner'in operalarını daha sonra Norma'yı, Carmen'i, Puccini'nin ve Verdi'nin çeşitli operalarını yorumladı. Çıktığı soprano ve mezzo-soprano rolleriyle çağının bir numaralı opera sanatçısı konumuna geldi. La Divina unvanıyla kariyerini tamamladı.

Aristotle Onassis

1957 yılında evliyken, armatör Aristotle Onassis ile birlikte aşk yaşamaları adının sansasyonlarla anılmasına neden oldu. Onassis, daha sonra Jacqueline Kennedy ile evlenerek Callas'ın yaşamında önemli kayıplara neden oldu. Maria Callas, 53 yaşındayken ani bir kalp krizi sonucunda yalnız yaşadığı evinde hayatını kaybetti.

Jacqueline Kennedy Onassis

Madam Butterfly Callas’ın yorumladığı operalardan biri. 19. yüzyılın sonu ve 20. yüzyılın başındaki en büyük bestecilerden Giacomo Puccini’nin eseri. Üç perdelik opera, kendisini kocasına adamaya hazır, genç bir geyşanın hikayesini anlatır. 


Hikayenin başında 15 yaşında olan Butterfly, Japonya'ya gelen Amerikan subayı Pinterkon ile evlenir ve dinini değiştirir. Bunun üzerine ailesi Butterfly'ı reddeder. Artık Pinkerton ve sadık yardımcısı Suzuki'den başka kimsesi kalmamıştır. Ancak Pinkerton evliliklerinden bir süre sonra evi terk eder. Hamile olan Butterfly, yıllar boyunca sabırla Pinkerton'u bekler. Oysa Pinkerton Amerika'da evlenmiştir.

Butterfly'ın yanında üç yaşına gelen oğlunu almak için Japonya'ya gelir. Pinkerton'un kendisine ihanet ettiğini gören Butterfly ise ailesinden kalma hançerle intihar eder.