Yengeç
ailesinin üyelerinden ıstakoz, şık sunumlar eşliğinde lüks davetleri ve en
pahalı menüleri süslüyor. Tarih boyunca seçkin sınıfların en özel masalarında
yer almasının nedeni leziz eti. Balıkçı tezgahlarında, restoranların özel
havuzlarında, iri kıskaçlarını ağır ağır hareket ettirirken görünümü biraz
ürpertici. Kalın kabukları yosun tutmuş kayaları, gözleri ise teleskopu
andırıyor, ağzı sürekli bir şeyler anlatır gibi.
Istakozun en tehlikeli düşmanları ahtapot ve insan |
Istakozun
rengi türüne göre değişiyor. Maviden yeşile, kahverengiden kırmızıya kadar
farklı renklerde olanlarına rastlanıyor. Denizlerdeki varlığı 500 milyon yıl
öncesine kadar uzanıyor. Temiz sularda, planktonların ve mercan resiflerinin
olduğu yerlerde yaşıyor. Ağırlığı 500 gramdan başlayıp 5 kiloyu bulabilen
ıstakoz, en çok kayalık deniz diplerini seviyor. İhtiyarlamış olanları iyice
ağırlaşmış gövdesini derinliklere saklıyor. En tehlikeli düşmanları uzun, güçlü
kollarıyla ahtapot ve elbette insan. Ahtapot, ıstakozun vücuduna sarılıp yapışınca tüm
hareket kabiliyetini yok ediyor ve iliğine kadar emip içini bomboş bırakıyor. İnsan ise...
Balıkçılar ıstakoz peşinde |
Beş yaşına basmış bir ıstakozun ağırlığı yaklaşık olarak yarım kiloyu buluyor. Her kabuk değiştirişinde yüzde 20 kadar büyüme gösteriyor. Eskiden ıstakozlar gübre olarak kullanılır, toprağa gömülürmüş. Zamanla eti rağbet görmeye başlayınca en gösterişli sofralar için özellikle avlanır olmuş. Günümüzün kalitesi yüksek ıstakozları, Amerika, Kanada ve Batı Afrika kıyılarında yetişiyor. Eskiden Marmara ve Ege Denizi'nde de bolca rastlanmakla birlikte özellikle son yıllarda suların kirlenmesiyle sayısı hayli azalmış.
Avlanan ıstakozlar yüksek fiyatlara satılıyor |
Istakozun etinin en lezzetli olduğu dönem, kabuk değiştirme dönemi. Bu zamanlarda eti dolgunlaşıyor. Pişirilme yöntemi gerçekten çok ağır bir trajedi. Suyun dışında kalan ıstakoz, salgıladığı sıvı nedeniyle kendi etini zehirleyip yenilmez hale getiriyor. Bu yüzden de aniden öldürülmesi gerekiyor. Istakoz canlıyken ya tuzlu ve sirkeli kaynar suda haşlanıyor ya da ayakları koparılıp kabuğu bıçakla delinerek mangala atılıyor. Pişirilirken çıkardığı yürek kanırtan ses ise kabuğundan geliyor. Istakoz ne kadar acı çekerse çeksin bağıramıyor, çünkü ses telleri yok.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder