“Posta
pulunu değerli kılan şey, gideceği yere kadar gönderdiğiniz postanın üzerinden
asla çıkmamasıdır. Posta pulu gibi olun ve başladığınız işi mutlaka bitirin.”
Albert Einstein
Albert
Einstein (1879-1955), Almanya’nın Ulm şehrinde doğdu. Henüz beş yaşındayken
babasının oynaması için verdiği manyetik pusula beklenenden fazla ilgisini
çekmişti. İbrenin hareketi onun için hayli gizemliydi.
İçine kapanık bir
çocuktu. Okuldaki tavrı bağımsız ve isyankardı. Otoriter öğretmenleriyle
sürekli çatışma halinde oldu.
On üç yaşındayken Immanuel Kant’ın, Saf Aklın
Eleştirisi’ni ve Öklid’in Elementler kitabını okumuştu. En zor ve karmaşık
problemleri dahi çözebilen Einstein, Pisagor teoreminin tekrar ispatını yaptı. Diferansiyel
ve integral hesaplamaları ile analitik geometrinin karşısında büyüleniyordu.
1894’te
ailesinin iflasıyla birlikte tüm düzenleri değişti. Lise ve yüksek eğitimini
İsviçre'de tamamladı. Almanya vatandaşlığından ayrılarak 1901’de İsviçre
vatandaşlığına geçti. 1909'da Zürih Üniversitesi'nde kuramsal fizik profesörü
oldu ve 1921 yılında Nobel Fizik Ödülü'ne layık görüldü.
Einstein,
özel görelilik ve genel görelilik kuramlarıyla iki yüzyıldır Newton mekaniğinin
egemen olduğu uzay anlayışında devrim yarattı. E = mc2
denklemiyle formüle ettiği kütle-enerji eşdeğerliği yıldızların nasıl enerji
oluşturduğuna açıklama getirdi ve nükleer teknolojinin önünü açtı. Kuantum
mekaniğinin özellikle belirsizlik ilkesine şüpheyle yaklaşsa da yaklaşımları
ileride geniş kabul gördü.
Mart 1933’te Avrupa’ya döndüğünde kısa süre
Belçika’da kaldı, İngiltere’ye geçti, aynı yıl ABD’ye yerleşti. Princeton'da
hayatını kaybetti.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder