17 Şubat 2014 Pazartesi

Savaşan son Apaçi Geronimo: “Ağaçların gölgesinde ailemle birlikte yaşayıp gidiyordum”

Beyazlara karşı savaşarak direnen Kızılderili lideri, işgal edilmiş toprakların son kahramanı: “Geronimo.”

Geronimo’nun kendi dilinde adı, “Gokhlayeh”dir ve “Esneyen Adam” anlamına gelir.

Gokhlayeh, bugün Yeni Meksika olarak geçen bölgede, 16 Haziran 1829’da doğdu. Bedonkohe Apaçi yerlisi ve Şef Mahko’nun torunuydu. Ona “Geronimo” adını veren savaştığı Meksikalı askerler oldu. 

Geronimo (En sağda) ve savaşçıları

Katledilen aileler ve bitmeyen kanlı savaş
Gokhlayeh’in ve kabilesinin yaşadığı bölge, hem Amerikalı yerleşimcilerin hem de son yıllarda İspanyolların işgali altındaydı. 1858 yılında, talihsiz bir günde evine dönen Gokhlayeh, eşini, annesini ve üç çocuğunu feci şekilde öldürülmüş olarak buldu. İspanyol işgalciler tüm ailesini katletmişti.

Gokhlayeh’in beyazlara karşı duyduğu büyük kin ve ömrü boyunca sürecek savaşı böylece başladı.  

İlk büyük saldırısı
Gokhlayeh ilk büyük saldırısını Kaskiyeh Kasabası’nda yaptı. Kasabanın koruyucu azizi Saint Jerome’un anıldığı Saint Jerome Günü’nde öldürücü darbesini indirdi. Kasabada yaşayan bir tek kişiyi bile sağ bırakmadı.

Kaskiyeh saldırısından sonra çevresine korku salan Gokhlayeh efsaneleşti. Meksikalı askerler tarafından “Geronimo” adıyla anılmaya başlandı. İspanyollar ise ona saldırdığı kasabanın azizinin adını verdi: “Jerome.”

Binlerce asker, saklanan Geronimo'nun izini bulamazdı

“Ben ne yaptım ki?”
Kaskiyeh saldırısı ile birlikte Apaçiler ile yönetim arasındaki savaş daha da sertleşti, ölümleri yeni ölümler izledi. Geronimo yaşanan savaşın nedeni olarak ailesini katleden beyazları gösteriyor ve şunları söylüyordu: “Her şeyi açıkça bildikleri halde şimdi diyorlar ki ben kötü biriymişim. Hatta oradakilerin en kötüsüymüşüm. Ben ne yaptım ki? Ağaçların gölgesinde ailemle birlikte yaşayıp gidiyordum.”

Uzun süre Meksikalı askerlerle savaşan Geronimo, mağlup edilemez gerilla teknikleri geliştirdi. Bazen Arizona’nın güneşten kavrulmuş topraklarının içine gizleniyor bazen de savaşçılarına kaktüs görünümü kazandırarak şaşırtıcı kamuflajlar hazırlıyordu.

Direnişin başını çekti
Apaçi halkının toprakları ve onuru için mücadeleyi göğüsleyen Geronimo, Kızılderililerin özgürlük savaşının sembolü oldu. Aslında bir kabile şefi değildi. Fakat şaman yönü, lider ve entelektüel kişiliği nedeniyle diğer kabile şeflerini de etrafında toplamayı başardı. Arizona, Meksika, Sierra Madre ve Mogollan Dağları’nda Apaçilerin geleneksel yaşam tarzını korumaları uğruna sergiledikleri direnişin başını çekti.

Binlerce askere kafa tutan Geronimo, defalarca tutuklandı. Tutsak edildiği yerlerden her defasında kaçmayı başararak yeniden isyana kalkıştı. Ailesinin katledilişini affedemeyen Geronimo’nun, tüm beyazlara karşı nefret beslediği ve elinden geldiği kadar beyaz öldürmeye çalıştığı söylenir. Bu yüzden çoğu beyaz tarafından bir “Vahşi” olarak tanımlanır.

İntikam ateşiyle kavrulmuş Geronimo’nun yüzü öfkelidir. Damarlarında dolaşan Apaçi kanı ise en büyük tehdittir.

Oklahoma'da ölen Geronimo'nun mezarının kaybolduğu söylenir 

Defalarca kaçış ve ele geçiriliş
Ele geçirilerek San Carlos’a yerleştirilen Geronimo, üç kez kaçmayı denedi, dördüncüde başarılı oldu. Beş yüz izci ve üç bin Meksikalı asker tarafından güçlükle yakalandı. Ancak özgür ruhuna gem vurmak mümkün olmadı. Bir yıl sonra, 1885 yılında yanına otuz beş savaşçı, yüz dokuz kadın, çocuk ve genci alarak yeniden kaçmayı başardı. Dokuz yıl boyunca en ufak bir izine dahi rastlanılmadı. Sanki buhar olup uçmuştu.

Bir başka kaçış denemesinde yanına yirmi dört savaşçısını alan Geronimo, Kızılderililer için kutsal kabul edilen Dumanlı Dağlar’a sığındı. Beş bin süvari tarafından dağın her metrekaresi didik didik aransa da bulunamadı. Çözümsüz kalan askerler Kızılderili köylerine saldırıp kadın ve çocukları öldürmeye başlayınca katliamların son bulması için teslimiyeti seçti.

Dumanlı Dağlar’ın yorgun savaşçısı
Geronimo, Oklahoma’daki Fort Sill’e yerleştirildiğinde kabilesinden on altı savaşçı, on iki kadın ve altı çocuk hayatta kalmıştı. Son günlerini Arizona’daki evinde geçirmeyi istese de talebi reddedildi. Bir savaş mahkumu olarak 17 Şubat 1909 günü Oklahoma’da öldü.

Geronimo’nun işkence sırasında öldüğünü iddia edenler vardır. Anlatılanlara göre rezervasyon bölgesine gömülür, ertesi gün mezarı kaybolur. 

Sembolik olarak mezarı Fort Sill’de bulunsa da Apaçiler, beyazlarla savaşan son kahramanlarının Dumanlı Dağlar’da yattığına inanırlar. 

14 Şubat 2014 Cuma

Osmanlı sarayındaki entrikalar ve Şehzade Mustafa’nın ölümü

 “Muhlisi” mahlası ile şiirler imzalayan bir şair, nesih yazısıyla Süleymanname’yi kaleme alan bir hattat. Seferlerin güçlü muhafızı, ilim meclislerinin değerli öğrencisi. Manisa'da bulunduğu sırada cami, saray, türbe ve çeşmeler yaptıran Şehzade Mustafa. 

Osmanlı tarihinde adına sayısız mersiye yazılmış tek şehzade.

Mustafa Süruri Efendi’nin Kanuni Sultan Süleyman'a yazdığı mektupta “Cihan padişahı babası gibi adil/Atası Sultan Selim gibi yavuz ve korkusuz/Büyük atası Sultan Mehmet gibi zeki/Devlet-i Aliye'nin gördüğü en parlak şehzade” sözleriyle anlatılan. 

Şehzade Mustafa'yı tasvir eden minyatür

Hayranlık kazanan şehzade
Kanuni Sultan Süleyman'ın Mahidevran Sultan'dan olan oğlu Şehzade Mustafa; Saruhan, Amasya ve Konya Sancak Beyi görevlerinde bulundu. 1515’de, babasının şehzadeliği sırasında Manisa’da dünyaya geldi. Mustafa, tahtın en güçlü varisiydi. Büyüdükçe görünümü ve hareketleri ile dedesi Yavuz Sultan Selim’i andırıyor, hem Yeniçeri’nin hem de halkın hayranlığını kazanıyordu. 

Sarayı kuşatan entrikalar
Hürrem Sultan’ın saraya girmesinden ve dört şehzade doğurmasından sonra Şehzade Mustafa’ya yönelik entrikalar sahnelenmeye başlandı. Hürrem Sultan’ın en büyük amacı, Kanuni’den sonra kendi oğullarının tahta geçmesiydi. Osmanlı Devleti’nin Safevi Devleti (Bugünkü İran) ile mücadele içinde olduğu yıllardı. Ortam, istismara açıktı ve Şehzade Mustafa’nın katledilmesinde dönemin hassasiyetinden yararlanıldı. 

Oğlunun ölüm fermanını imzalayan baba
Bazı tarihçilerin yorumlarına göre, Hürrem Sultan devletin en kritik noktalarına kendi taraftarlarını getirmeyi başarmıştı. Sürekli olarak genç şehzadenin aleyhine deliller ve şahitler buluyordu. Sadrazam Rüstem Paşa’nın, kızı Mihrimah Sultan ile evlenmesini sağlamış, saraydaki konumunu daha da güçlendirmişti. 

Şehzade Mustafa'nın katledilişini anlatan 18. yüzyıl gravürü

Tarihi kaynakların kimisinde Rüstem Paşa’nın, Şehzade Mustafa’nın aleyhine sahte mektuplar ürettiği söylenir. Mektuplarda, Şehzade Mustafa Safevi Devleti’nin şahı ile yazışmakta ve Kanuni’ye devirmek üzere hain planlar yapmaktadır. Önceleri çok sevdiği ve güvendiği oğlu hakkındaki iddialara inanmayan Kanuni, zamanla ikna olur. Oğlunun ölüm fermanını imzalar.

Otağ-ı Hümayun’a davet
Kanuni Sultan Süleyman gücünü ortaya koymak üzere sefere çıkmıştır. Şehzade Mustafa da ordusu ile birlikte babasına katılacaktır. Şehzade Mustafa’yı ikaz edenler olur, o kulak asmaz. Hatta çadırına bir ok saplanır. Okun ucunda bir mektup vardır ve mektupta babasından sakınması gerektiği yazılıdır. Şehzade mektubu da dikkate almaz. Babası Kanuni Sultan Süleyman’ı çok özlemiştir ve ona güveniyordur.  

Dilsiz ve sağır yedi cellat ile boğuşma
Babasının elini öpmek üzere Otağ-ı Hümayun’a yürür. Oysa çadırda bekleyen Kanuni değil, yedi cellattır. Osmanlı geleneklerine göre hanedan üyelerinin ölürken kanının akmaması gerekmektedir. Sağır ve dilsiz yedi cellat, Mustafa’yı boğmak için üzerine çullanırlar. Ancak yiğit şehzade ile baş edemezler.

Şehzade Mustafa, cellatlardan kurtulmayı başarmıştır. Çadırdan çıkmak üzereyken içeride saray görevlilerinden Zal Mahmut Ağa’yı görür. Zal Mahmut Ağa, Şehzade Mustafa’nın yetişmesini sağlamış, ona yoldaşlık etmiş biridir. İki adım daha atsa dışarı çıkıp kurtulacaktır. Ancak güven duygusu ile Zal Mahmut Ağa’nın yanına gider.

Ne var ki Zal Mahmut Ağa, Hürrem Sultan tarafından satın alınmıştır. Şehzade Mustafa’yı arkadan boynuna doladığı kementle boğarak öldürür.

Tarihi kaynakların anlattığına göre, Şehzade Mustafa’nın gencecik cesedi bir İran halısının üzerinde gün boyunca sergilenir. Bu, Kanuni’nin Safevi Devleti’ne mesajıdır. Daha sonra cenazesi Bursa’ya gönderilerek defnedilir.

Kanuni Sultan Süleyman'ın portresi

Hazin son, büyük acı
Şehzade Mustafa’nın ölümü Yeniçeri ve halk arasında infial yaratır. Yeniçeriler, olaydan Rüstem Paşa’yı sorumlu tutarlar. Çadırına saldırsalar da ele geçiremezler. Mateme girerler ve o kara gün  boyunca yemek yemeyi reddederler. Kanuni artan baskılar karşısında Rüstem Paşa’yı görevden alıp yerine Kara Ahmet Paşa’yı atamak zorunda kalır. Ancak Hürrem Sultan ile kızı Mihrimah Sultan, Rüstem Paşa'yı sadrazamlığa tekrar getirebilmek için boş durmayacaklardır. Kara Ahmet Paşa idama giderken Rüstem Paşa tekrar sadrazamlık koltuğuna oturacaktır.

Şehzadenin hocalarından Mustafa Süruri Efendi, yaşanan hazin olaylar üzerine Kanuni Sultan Süleyman ile tüm hukukunu keser. Teklif edilen resmi görevleri reddeder.

Genç ve yiğit bir şehzade olan Mustafa’nın ölümü üzerine yüzlerce mersiye yazılır. “Meded meded bu cihanın yıkıldı bir yanı/Ecel celalileri aldı Mustafa Han'ı/Dolundu mihr-i cemali bozuldu erkanı/Vebale koydular al ile Al-i Osman'ı” dizeleri Taşlıcalı Yahya Bey’e ait olandır.        

Tüm yaşananlara rağmen saray entrikaları bitecek gibi değildir. Yeniçeri’nin “Şehzade Mustafa öldü ise oğlu var, tahta o geçer!” dediği rivayetleri sarayda çalkalanır. Bunun üzerine Kanuni Sultan Süleyman, Şehzade Mustafa’dan olan torunu Şehzade Mehmet’in de boğdurulmasını emreder.

Yedi yaşındaki Şehzade Mehmet’in katli ile birlikte Osmanlı sarayında Mahidevran Sultan’ın ve Şehzade Mustafa’nın soyu son bulur. 

3 Şubat 2014 Pazartesi

Mahidevran Sultan bugün öldü

Tüm dünyada “Kanuni Sultan Süleyman” olarak tanınan I. Süleyman’ın eşi Mahidevran Sultan, bugün, 3 Şubat’ta öldü. Yıl 1581 idi. Tarihe adı, I. Süleyman'ın ilk eşi; Şehzade Mustafa, Şehzade Ahmet ve Raziye Sultan'ın anneleri olarak geçti. Oğlunun babasının emriyle boğdurulmasına tanıklık etti.   

1500’lü yıllarda doğduğu bilinen Mahidevran Sultan, bazı kaynaklarda “Gülbahar” bazı kaynaklarda ise “İklimbahar” adıyla anılır. Kimilerine göre Arnavut kimilerine göre ise Kafkas kökenlidir. 

Mahidevran Sultan

Çerkez Kaberdey Prensi Temruk Bey'in kızıdır. Henüz on bir yaşında iken özel olarak yetiştirilmek üzere hareme girer. I. Süleyman’ın annesi Ayşe Hafsa Sultan tarafından güzelliği nedeniyle “Gülbahar” adını alarak şehzadeyle tanıştırılır. Ardından nikahları yapılır.

1515 yılında I. Süleyman'ın en büyük erkek çocuğu Mustafa'yı dünyaya getirmesinin ardından “Mahidevran” adını kullanmaya başlar. Eylül 1520’de, Yavuz Sultan Selim'in ölümünün ardından I. Süleyman tahta geçer. Artık bir cihan devletinin sultanı, Kanuni Sultan Süleyman’dır. Mahidevran Sultan da Şehzade Mustafa ile birlikte İstanbul'a gelir. 

Kanuni Sultan Süleyman

Osmanlı devlet geleneklerine göre yetişkinliğe erişen Şehzade Mustafa, Saruhan Sancak Beyi görevine atanır ve annesini de yanına alarak İstanbul’dan ayrılır. Mahidevran Sultan, Şehzade Mustafa’nın Amasya ve Karaman'daki valiliklerinde de oğlunu yalnız bırakmaz.

Takvim 6 Ekim 1553 tarihini gösterdiğinde, Kanuni Sultan Süleyman, eşi Hürrem Sultan ve onun etkisindeki devlet adamlarının iknalarıyla oğlu Şehzade Mustafa’nın tahtına göz diktiğine inanır. Nahcıvan Seferi'ne giden Osmanlı ordusunun Konya’da konakladığı sırada padişahın otağında boğdurulur. Bu acı olay, Osmanlı sarayında bomba etkisi yaratır. Devleti yönetenler ciddi fikir ayrılıklarına düşerler. 

Şehzade Mustafa'nın cenazesi Bursa'ya doğru yola çıkarken Mahidevran, Mustafa'nın kızı ve cariyeleri de sürgün edilirler. Bursa'da yaşamaya başlayan Mahidevran, oturduğu evin kirasını ödeyemez hale gelir. Borçları giderek artar. 

Hürrem Sultan

Hürrem Sultan'ın 1558 yılındaki ölümüyle birlikte Hürrem’in oğlu Sultan II. Selim, Bursa Kadısı'nın aracılığıyla Mahidevran'ın tüm borçlarının kapatılmasını sağlar. Mahidevran’ı maaşa bağlamakla kalmaz, Bursa Hisarı'nda bir ev satın alır.

3 Şubat 1581’de ölen Mahidevran, gelirinin hemen tümünü oğlunun türbesinin inşasında ve hayır işlerinde kullanır. İsteği üzerine Şehzade Mustafa’nın yanına gömülür.