16 Eylül 2015 Çarşamba

İpek Yolu



Hindistan ve Uzak Doğu’nun ganimetlerini, haritada bir ceylanın zarafetiyle uzanan Orta Asya’dan Anadolu’ya vardıran, Akdeniz’in masmavi kıyıları üzerinden Avrupa’ya ulaştıran zorlu ve masalsı yol.

Çöllerde korsanlar pusu kurarlardı

Gündüzleri güneşin acımasızca kavurduğu, geceleri ise binlerce yıldızın serpiştiği gökyüzünün altında ilerlerdi İpek Yolu’nun kervanları. Diyardan diyara uçan yolcuların yorgun ve tedirgin fısıltıları duyulurdu uzaktan. Korsanlar dar geçitleri tutar, fırsat buldukları anda da pusu kurarlardı. Kervanları İpek Yolu’ndan geçen devletler koruyucu önlemler alırdı. Bıkkın gözler bir kervansarayı arardı özlemle. Yazları serin, kışları ocakta çıtırdayan ateşle ısıtılmış han odaları.

Taklamakan Çölü'nde sıcaklık 40 dereceyi bulurdu

Yol milattan önceki yüzyıllardan beri kullanılıyordu. Mısırlılar ve Romalılar, Çin’in harika ipeklerinden satın alıyorlardı. Ticaret yolunda en çok taşınan eşya ipek olunca güzergaha da ‘İpek Yolu’ adı verilmişti. Uzak Doğu'dan getirilen ipek ve baharat, zamanla Batı dünyasının uluslararası ilişkilerinde önemli rol oynadı, farklı dünyalar birbiriyle tanıştı. İpek Yolu yalnızca eşyaların ve yolcuların değil, aynı zamanda Doğu’dan Batı’ya-Batı’dan Doğu’ya bilginin, inancın, felsefenin, şarkı ve hikayelerin de taşındığı bir yol oldu. Hatta kağıt üretimi ve matbaa gibi keşifler İpek Yolu sayesinde Avrupa’ya sızdı.

İpek Yolu, Doğu'dan Batı'ya açılan kapıydı

Orta Çağ, salgın hastalıkların dünyayı kasıp kavurduğu bir dönemdi. On dördüncü yüzyılda Çin’de veba salgını belirmiş, kemirgenlerden pireler yoluyla insanlara bulaşmaya başlamıştı. Kara Ölüm olarak da bilinen Büyük Veba Salgını, Asya’dan Avrupa’ya kadar tüm ülkeleri kırıp geçirmişti. Avrupa nüfusunun neredeyse üçte biri, tahminen 75 milyon insan bu salgında hayatını kaybetmişti.

Özellikle Taklamakan Çölü’nün kullanıldığı güzergah çok zorlayıcıydı. Yorgun kervanları yeryüzünün en acımasız sıradağları, derin uçurumlar ve buzlu geçitler karşılardı. Sıcaklığın yazın 40 derecenin üzerine çıktığı, kışın ise -20 derecenin altına düştüğü bölgede ani kum fırtınaları çıkardı. İpek Yolu’ndan geçen bir yolcu Anadolu’ya vardığında kendini adeta cennetin koynunda gibi hissederdi. Ege kıyılarında Efes ve Milet, Karadeniz’de Trabzon ve Sinop, Akdeniz’de Alanya ve Antalya limanları Avrupa’ya açılan mavi-yeşil kapılardı.

Yeni Çağ’da Avrupalı denizcilerin yeni kıtalara açılmalarıyla birlikte İpek Yolu önemini yitirdi, deniz taşımacılığı altın dönemini yaşamaya başladı. 

Asırlar boyunca sayısız eşyanın, bilim ve kültürün kardeşçe takas edildiği İpek Yolu, bugün anılarıyla tarihin tozlu sayfalarında yaşamaya devam ediyor. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder