Hindistan
ve Uzak Doğu’nun ganimetlerini, haritada bir ceylanın zarafetiyle uzanan Orta
Asya’dan Anadolu’ya vardıran, Akdeniz’in masmavi kıyıları üzerinden Avrupa’ya
ulaştıran zorlu ve masalsı yol.
Gündüzleri
güneşin acımasızca kavurduğu, geceleri ise binlerce yıldızın serpiştiği
gökyüzünün altında ilerlerdi İpek Yolu’nun kervanları. Diyardan diyara uçan
yolcuların yorgun ve tedirgin fısıltıları duyulurdu uzaktan. Korsanlar dar
geçitleri tutar, fırsat buldukları anda da pusu kurarlardı. Kervanları İpek
Yolu’ndan geçen devletler koruyucu önlemler alırdı. Bıkkın gözler bir
kervansarayı arardı özlemle. Yazları serin, kışları ocakta çıtırdayan ateşle
ısıtılmış han odaları.
Taklamakan Çölü'nde sıcaklık 40 dereceyi bulurdu |
Yol
milattan önceki yüzyıllardan beri kullanılıyordu. Mısırlılar ve Romalılar,
Çin’in harika ipeklerinden satın alıyorlardı. Ticaret yolunda en çok taşınan
eşya ipek olunca güzergaha da ‘İpek Yolu’ adı verilmişti. Uzak Doğu'dan
getirilen ipek ve baharat, zamanla Batı dünyasının uluslararası ilişkilerinde
önemli rol oynadı, farklı dünyalar birbiriyle tanıştı. İpek Yolu yalnızca
eşyaların ve yolcuların değil, aynı zamanda Doğu’dan Batı’ya-Batı’dan Doğu’ya
bilginin, inancın, felsefenin, şarkı ve hikayelerin de taşındığı bir yol oldu.
Hatta kağıt üretimi ve matbaa gibi keşifler İpek Yolu sayesinde Avrupa’ya
sızdı.
İpek Yolu, Doğu'dan Batı'ya açılan kapıydı |
Orta
Çağ, salgın hastalıkların dünyayı kasıp kavurduğu bir dönemdi. On dördüncü
yüzyılda Çin’de veba salgını belirmiş, kemirgenlerden pireler yoluyla insanlara
bulaşmaya başlamıştı. Kara Ölüm olarak da bilinen Büyük Veba Salgını, Asya’dan
Avrupa’ya kadar tüm ülkeleri kırıp geçirmişti. Avrupa nüfusunun neredeyse üçte
biri, tahminen 75 milyon insan bu salgında hayatını kaybetmişti.
Özellikle
Taklamakan Çölü’nün kullanıldığı güzergah çok zorlayıcıydı. Yorgun kervanları
yeryüzünün en acımasız sıradağları, derin uçurumlar ve buzlu geçitler
karşılardı. Sıcaklığın yazın 40 derecenin üzerine çıktığı, kışın ise -20
derecenin altına düştüğü bölgede ani kum fırtınaları çıkardı. İpek Yolu’ndan
geçen bir yolcu Anadolu’ya vardığında kendini adeta cennetin koynunda gibi
hissederdi. Ege kıyılarında Efes ve Milet, Karadeniz’de Trabzon ve Sinop,
Akdeniz’de Alanya ve Antalya limanları Avrupa’ya açılan mavi-yeşil kapılardı.
Yeni
Çağ’da Avrupalı denizcilerin yeni kıtalara açılmalarıyla birlikte İpek Yolu
önemini yitirdi, deniz taşımacılığı altın dönemini yaşamaya başladı.
Asırlar boyunca sayısız eşyanın, bilim ve kültürün kardeşçe takas edildiği İpek Yolu, bugün anılarıyla tarihin tozlu sayfalarında yaşamaya devam ediyor.
Asırlar boyunca sayısız eşyanın, bilim ve kültürün kardeşçe takas edildiği İpek Yolu, bugün anılarıyla tarihin tozlu sayfalarında yaşamaya devam ediyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder