Adını
Arapça sarısabır veya öd ağacı anlamına gelen el-oud’dan alan ut, Tunus, Fas
ve Cezayir’den başka tüm Arap ülkelerini; Türkiye, İran ve Ermenistan
topraklarını şenlendirir ve kederlendirir. Avrupa’nın utla tanışması Haçlı
Seferleri yoluyla olur. On birinci ve on üçüncü yüzyıllarda Doğu’ya akın eden
Avrupalılar udun sesindeki büyüye kapılır.
Türklerin
en eski ve geleneksel sazı kopuzla ut birbirine çok benzer. Türk icadı olan
udun Arap kökenli bir isim taşımasının nedeniyse yedinci yüzyılda Horasan’dan
Bağdat’a çalışmaya gelen Türk işçiler. Araplar, ut sesini ilk kez Türk
işçilerden duymuş, göğsü sarısabır ağacından yapıldığı için de bu çalgıya “El-oud”
ismini vermiş.
Türk zevkinin musikiye en güzel yansımalarından ut |
Anadolu’da ut, Yunus Emre’nin şiirlerinde en güzel musikilere dönüşmüş, Rumeli'de nağmeleri şenlendirmiş. Osmanlı saraylarının baş çalgısı olmuş, musiki saatlerinde İstanbul konaklarının billur sesli hanımlarına eşlik etmiş. Şenliklerde, düğünlerde başköşeye kurulmuş.
Udun
nasıl çalınacağına dair ilk kaynak dokuzuncu yüzyılda yaşamış olan el-Kindi’nin
risaleleri. Bizde ilk matbu ut metodunun yazarı Ali Salahi Bey ve 1924 yılında basılmış
kitabın adı İlaveli Ud Muallimi.
Türk
utlarının göğsünde iki küçük bir büyük delik varken tüm ülkelerde udun göğüs
deliklerini gül deseni çevreliyor. Hafif olmasını tercih ettikleri için
Türklerin utları sade; tekne, sap, mızraplıklar süssüz.
Klasik
Türk zevkinin musikiye en güzel, en duygulu yansımalarından biri.
Dinleyenlerini dinlendirir; sakindir sesi, telaşsız. Kulakların pasını siler
bir başka deyişle…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder