23 Haziran 2014 Pazartesi

Kulakların pasını silen ut

Adını Arapça sarısabır veya öd ağacı anlamına gelen el-oud’dan alan ut, Tunus, Fas ve Cezayir’den başka tüm Arap ülkelerini; Türkiye, İran ve Ermenistan topraklarını şenlendirir ve kederlendirir. Avrupa’nın utla tanışması Haçlı Seferleri yoluyla olur. On birinci ve on üçüncü yüzyıllarda Doğu’ya akın eden Avrupalılar udun sesindeki büyüye kapılır.

Türklerin en eski ve geleneksel sazı kopuzla ut birbirine çok benzer. Türk icadı olan udun Arap kökenli bir isim taşımasının nedeniyse yedinci yüzyılda Horasan’dan Bağdat’a çalışmaya gelen Türk işçiler. Araplar, ut sesini ilk kez Türk işçilerden duymuş, göğsü sarısabır ağacından yapıldığı için de bu çalgıya “El-oud” ismini vermiş. 

Türk zevkinin musikiye en güzel yansımalarından ut

Anadolu’da ut, Yunus Emre’nin şiirlerinde en güzel musikilere dönüşmüş, Rumeli'de nağmeleri şenlendirmiş. Osmanlı saraylarının baş çalgısı olmuş, musiki saatlerinde İstanbul konaklarının billur sesli hanımlarına eşlik etmiş. Şenliklerde, düğünlerde başköşeye kurulmuş.

Udun nasıl çalınacağına dair ilk kaynak dokuzuncu yüzyılda yaşamış olan el-Kindi’nin risaleleri. Bizde ilk matbu ut metodunun yazarı Ali Salahi Bey ve 1924 yılında basılmış kitabın adı İlaveli Ud Muallimi.

Türk utlarının göğsünde iki küçük bir büyük delik varken tüm ülkelerde udun göğüs deliklerini gül deseni çevreliyor. Hafif olmasını tercih ettikleri için Türklerin utları sade; tekne, sap, mızraplıklar süssüz.

Klasik Türk zevkinin musikiye en güzel, en duygulu yansımalarından biri. Dinleyenlerini dinlendirir; sakindir sesi, telaşsız. Kulakların pasını siler bir başka deyişle…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder